Türkiye’de yapılan avukatlık hukuk sistemi gelişmiş ülkelerdeki avukatlık anlayışının oldukça gerisinden seyretmektedir. Türkiye’de bir avukata gidilir ve ondan sorun yaşanan diğer tarafı alt etmesi istenir. Avukat seçiminde insanların kafasındaki saldırı ve mümkün olduğunca zarar verme arayışının bir sonucu olarak, bu amaca uygun mizaçta avukat bulunmaya çalışılır. Böyle arayışlar sonucunda bulunan avukata Amerikalılar “Pitbull Lawyer” diyorlar.
Bu arayışın sonunda işlerin yürütülmesi için anlaşılan avukattan mümkün olduğunca sert bir savunma ya da mücadele beklenecektir. Avukat da bu beklentiye, müşteri memnuniyeti ve devamlılığı için mizacına uygun olsun ya da olmasın, karşılık vermeye çalışacaktır. Beklentiden başlayan yaklaşım bozukluğu bir şekilde avukatın işine, davranışlarına ve zamanla karakterine yansıyarak devam eden sorunlara neden olacaktır. Avukatlar olarak yaşadığımız bu itici sarmaldan çıkış maalesef avukatların toplu davranış değişikliği ile bile düzelemez durumda. Çıkış uzun vadeli ve planlı çalışmayı gerektiriyor.
Uyuşmazlıkların çözümündeki kültürel karakteristiğimiz, bu çözüme talip olan hukuki hizmet sektörünün üyesi olan biz avukatları doğrudan doğruya etkiliyor. Her fırsatta barışçıl ve uzlaşmacı özelliklerine vurgu yapılan Türk toplumu acaba söylendiği kadar barışçıl mıdır? Yoksa kavgacı ve agresif bir toplum mudur? Şahsi gözlemlerim ikinci seçeneği işaret ediyor. Bu kültürel karakter insanların avukattan hukuki danışmanlık almak yerine onu kendisi için dövüşecek bir dava açma robotu olarak görmelerine neden oluyor. Müzakere etmeyi, sorunlarını konuşarak çözmeyi bilmeyen ya da istemeyen bir toplumun üyesi olan avukatlar da müzakere ederek anlaşma sağlamaya bir o kadar uzak kişilikler olarak karşımıza çıkıyorlar.
İşte bize henüz yansımamış olsa da dünyada gelişen popüler kültür, uyuşmazlıkların en az zahmet, sıkıntı ve maliyetle çözülmesinin tercih edilmesi şeklinde gelişiyor. Bu kültürel karakter değişikliği doğrudan doğruya hukuki hizmet arz eden avukatların iş elde etmek ve müşteri kazanmak için takındıkları tavır ve davranışlarına etki ederek “yeni avukatlığı” şekillendiriyor [1]. Yeni avukatlıkta avukatlar pitbull avukatlık denebilecek tarzdan farklı olarak savaşmak ve saldırmaktan çok, müvekkili için kullanabileceği üstün müzakere ve uyuşmazlık çözüm becerilerini ön plana çıkarıyorlar. Dolayısıyla kazanma anlayışı, büyük ölçüde avukatın yönlendirmesiyle gelişen “en çok” “en büyük” “en fazla” yı elde etmekten, gerçek istek ve çıkarlara odaklanılması şeklindeki anlayışa dönüşüyor. Kısacası bu avukatlar yaptıkları danışmanlık, yürüttükleri müzakereler, “ürettikleri” anlaşmalar sayesinde ve bu anlaşmalar üzerinden ölçülen paralar kazanıyorlar. X avukat, Y davasında, Z miktarında kazanmış yerine; X avukat, Y uyuşmazlığında yürüttüğü müzakereler sonunda, Z tutarında bir anlaşmaya imza atmış gibi haberler “yeni avukat” ın ve yeni kültürel karakteristiğin sonucu olarak duymayı umduğumuz haberler olacaktır
* [1] Schneider / Honeyman, The Negotiator’s Fieldbook, ABA Section of Dispute Resolution, s. 5, Washington 2006
İlginizi çekebilir:
Facebook yorumları
Powered by Facebook Comments
Toplum agresif değil bence. Türkiye kapitalizmin vahşi aşamasını yaşıyor. Onun için vadesinde çeklerini karşılığını yatıramayan insanları hiçbir kast unsuru aramadan yıllarca hapislerde yatırabiliyoruz ve biz avuktlar da bu sistemin savunuculuğunu yapıyoruz. Sizin barışçı dediğiniz hangi modern, uygar toplumda var bu uygulama bir bakınız… Dünyada yok bizdeki uygulamanın benzeri. Serbest ticaret, serbest piyasa ekonomilerinde hangi gerekçe ile devlet alacaklı borçlu arasına giriyor ve üstelikte güçlüden yana taraf oluyor. Modern hukuta suçun oluşması için kast olmazsa olmazdır. Bizim ülkemizde en ağır vergi suçuna verilen ceza 3 yıl… Ve burada adam gibi yargılama yapılır. Çekte ise yargılama giyapta yapılabiliyor ve insanlar yıllarca hapis yatıyor. Ver suçları kamu düzenini bozmuyor ama karşilıksı çekler ekonomiyi istikrarsızlaştırıyor kamu düzeni bozuluyor. Bu bir komedidir. İş adamları ve bankalar çekler karşılığın mal ,hizmet ve kredi verirken istihbarat yaparlar . Onlar müteddbir bir tüccar gibi davranmak zorundadırlar ve sonuçlarına da katlamak durumundadırlar. Arada devletin işi ne? Mahkemelerin işi ne? Suç varsa mahkeme olacak ama böyle uyduruk bir suç ve böyle uyduruk bir yargılama olur mu?
Durumu çok iyi anlatmışsınız. Klasik avukat imajı ve algısının yenilenmesi gerekiyor.