Türkiye’de neden 1 milyon dolar manevi tazminat olmaz?

Müvekkillerin başlarına gelen ve kendilerini gerçekten üzmüş ve zarara uğramış hissettikleri olaylarla ilgili manevi tazminat isteklerini ilk kez duyan bir avukatın yüzünün şeklini aklıma getirebiliyorum. İçinden belki de aynen şöyle geçiriyordur:

“Şimdi müvekkilime uzun uzun Türkiye ‘deki tazminat mantığını, emsal durumlarda çıkmış olan tazminat tutarlarını anlatmalıyım…”

Tabi aynı zamanda bunları duyacak olan müvekkilin şöyle diyeceğini de en başta tahmin edebiliyordur:

“Ama bu tür durumlarda Amerika ‘da, Avrupa ‘da yüz binlerce dolar tazminat veriliyor. Bu resmen saçmalık, bu nasıl adalet anlayışı, bu miktardaki tazminat çok komik ve hiçbirşeyi değiştirmez.”

Müvekkillerin Amerikan filmlerinden ibaret hukuk bilgisi ve “emsal” görgüsü, davanın reddedilebilecek kısmını, masraflarını ve bu arada müvekkilin memnunuiyetini de düşünmek zorunda olan avukatları gerçekten zor durumda bırakan durumlardır. Çünkü bu aşamada müvekkil bir “açık artırmadadır” . Hangi avukat daha yüksek vaadde bulunursa muhtemelen işi o avukat alacaktır. Buna karşılık belki de en doğru tahmini yaparak müvekkiline en doğru yolu çizen avukat en başta başarısız addedilerek işi alamayan kişi olacaktır…

Peki amerikalıların canları daha kıymetli olduğundan mı bu kadar çok tazminat alabiliyorlar? Pek değil. Anglo sakson hukuk mantığında tazminat, zarar verenin bir daha aynı fiilde bulunmasını imkazsız hale getirecek, ya da aynı olayın bir daha gerçekleşmemesi için gerekli bütün önlemeleri almaya itecek bir “ceza”dır. İşte bu nedenle ABD ‘de bir fast food firması, içinde sıcak kahve olduğunu bilmediği için eli yanan yaşı kadına, 1 milyon dolar tazminat ödenmeye mahkum edilmiştir. Böylece o fast food firmasının bütün bardaklara “dikkat içeriği sıcaktır” yazma gereği duyması sağlanmıştır. Bu uyarının her bardağın üzerinde yapılmasıyla artık bilmemekten kaynaklanan yanma vakasının bir daha yaşanmasına engel olunacağından, aslında bu davanın bir emsali daha olmayacaktır.

Ama aynı türde bir davanın Türkiye ‘de açılması durumunda hakimin “bu da davamı” edasıyla verdiği 200 YTL tazminat hiçbir davalıyı caydıracak güçte değildir ve bu tür davalardan kaçınmak için radikal önlemler alma zorunluluğu hissettirmez.

Türkiye ‘de tazminatın zenginleşme aracı olamayacağı yönüdeki anlayış anglo sakson hukukuna göre farklı tazminat rejiminin gelişmesine yol açmıştır. Bu durumdaki esaslı etken manevi tazminatın Borçlar Kanunu ‘ndaki düzenleniş tarzıdır. Borçlar kanunu ‘nun 47 ve 49. maddelerinde geçen ifadeler yargının da tazminata bakışını belirlemektedir.

Manevi tazminatMadde 47 – Hakim, hususi halleri nazara alarak cismani zarara düçar olan kimseye yahut adam öldüğü takdirde ölünün ailesine manevi zarar namiyle adalete muvafık tazminat verilmesine karar verebilir.

Maddede geçen “adalete uygun” ifadesi bir milyon dolar tazminatın önündeki en büyük engeldir.

Şahsi menfaatlerin haleldar olması,Madde 49Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir.

Hakim, manevi tazminatın miktarını tayin ederken, tarafların sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate alır.
Hakim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir tazmin sureti ikame veya ilave edebileceği gibi tecavüzü kınayan bir karar vermekle yetinebilir ve bu kararın basın yolu ile ilanına da hükmedebilir.

Ama bu maddelerin neresinde “tazminat bir zengileşme ve ceza aracı olamaz” yazıyor diyebilirsiniz. Hukukumuzda her konunun kanunlarda düzenlenmesine gerek yoktur. Kanunlarda hüküm bulunmayan hallerde, örf ve adet kurallarına o da yoksa, hakim kanun koyucu olsaydı, nasıl bir kanuni düzenleme yapacaksa o şekilde bir karar verme yetkisine sahiptir. Ancak aynı yetkiye dayanarak benzer durumda hakimlerin verebileceği çelişkili kararlar hukuku kaosa sürükleyeceğinden, bu konudaki son noktayı, kanun gücü taşıyan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun verdiği İçtihadı Birleştirme kararları koyar ve hukuk yaratır.

İşte manevi tazminatın zenginleşme ve cezalandırma aracı olamayacağına dair ilke de böyle bir içtihadı birleştirme kararıyla şekillenmiştir. Kararın ilgili kısmı hukukumuzdaki tazminat anlayışını ve neden 1 milyon dolar tazminat verilemeyeceğini gayet iyi anlatıyor:

T.C.
YARGITAY

İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu
Esas: 1966/7
Karar: 1966/7

Karar Tarihi: 22.06.1966
…Esasen manevi tazminat, ne bir ciza ne de gerçek manasında bir tazminattır. Ceza değildir; çünkü, davacının mefaati düşünülmeksizin, sorumlu olana hukukun ihlalinden dolayı yapılan bir kötülük değildir. Mamelek hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını amaç edinmediği içinde, gerçek manasında bir tazminat sayılamaz. Manevi tazminat, mağdurda veya zarara uğrayan da bir husur hissi, bir tatmin duygusu tevhit etmelidir.

Facebook yorumları

adet yorum

Powered by Facebook Comments

Avukat, Arabulucu Şamil Demir (LL.M, MCIArb) 1976 Yılında Ankara’ da doğmuştur. 1997 yılında Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesinden, 2011 yılında Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk yüksek lisans programından mezun olmuştur. 1998 yılından bu yana Ankara Barosuna kayıtlı olarak serbest avukatlık yapmaktadır. 14.11.2013 tarihinden bu yana Adalet Bakanlığı Arabuluculuk Siciline kayıtlı arabulucudur. İngilizce bilmektedir. Evli, bir çocuk babasıdır. Şamil Demir, şu kurumlara üye ve akreditedir: - Ankara Barosu (Sicil No: 13560) Türkiye Barolar Birliği (Sicil No: 43868) - Adalet Bakanlığı HİGM Arabuluculuk Daire Başkanlığı (Sicil No: 0002) - Alternatif Uyuşmazlık Çözümleri Derneği (Başkan) - Chartered Institute of Arbitrators (MCIArb, Mediator Member: 36195) - International Mediation Institute, Certified Mediator Mediators Beyond - Borders International, Member World Mediation Organization, Fellow

“Türkiye’de neden 1 milyon dolar manevi tazminat olmaz?” hakkında 4 yorum var

  1. madem ki hukuk sistemimiz buna izin vermiyor o halde sistem mi değişmelidir? sonuçta sistemimizdeki manevi tazminat sınırlamalarının belirli olaylarda cezasızlığa güvence verdiğini düşünüyorum.

  2. Evet, değişmesi gereken bir şeyler var. Bunların en başında da anlayışımız geliyor. Manevi tazminat uygulamamız, devletin ve mahkemelerin insan manevi değerlerine verdiği kıymet ölçüsünde gelişmiş durumda.

  3. Sayın Hocam tamam tazminat bir insanı zengin etmemeli ederse kötüye kullananlar çıkabilir ama bazı durumlarda kazaya uğrayan mağdurların açacağı yüksek meblağlı davalar belki daha sonra aynı duruma düşecek kişilerin hayatını kurtaracak önlemler alınmasını getirebilir.Bir kazadan ölüm hissini yaşayarak kurtulabilen mağdur bu kaza anını hayatının sonuna kadar unutmayacaktır bu olay kişinin sosyal hayatınıda etkileyecektir.ülkemizde maalesef bu tür kazalar düşük tazminatlarla kapatılmakta buda işletmelerin bu konuda gerekli önlemler almalarında etken olamamaktadır.Örneğin feribot davasında yanlış hatırlamıyorsam ayağı kopan mağdur 1 milyon tl civarında bir tazminat davası açmıştı bu para insanı zengin eder ama kaç para bir uzvun yerini tutar.Geçenlerde Yalova’da denize düşen araçtaki insanlar gibi mesela kaç para bu korkunun iyileşmesini sağlar acaba.Saygılar

  4. Durumu çok iyi ortaya koymuşsunuz.
    Bir de anayasa 90’ıncı maddesi bağlamında AİHM kararlarına ilişkin aydınlatıcı bilgi verebilir misiniz? Ya da kaynak gösterebilir misiniz?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir